Tarih: 09.07.2025 00:07

SAATİN İÇİNDEKİ HARİTA...

Facebook Twitter Linked-in

Duvarınızda asılı köstekli bir saati düşünün. İbreleri göz önünde, ama asıl iş gören dişlileri arka kapakta gizli. Çoğu göz, yalnızca kadrana takılır; oysa saati asıl taşıyan görünmeyen denge oyunudur. Memleket dediğimiz de böyledir: Gecikmiş gibi görünen her gelişme, görünmeyen bir hazırlığın provası olabilir.

Kent meydanlarında turnikeler dönerken, arka sokaklarda hâlâ soba boruları tüter. Kimi üst geçitte selfie çeker, kimi pazarda etiket okur. Toplumun sabrı, herkesin cüzdanıyla değil, hayatla kurduğu mesafeyle ölçülür. Ve o ölçü, tepeden değil, en alt basamaktan başlar. Çünkü bir toplumun saati, en çok gecikenin ritmine göre çalışır.

Zamana dair eski bir soruyu yeniden soralım: Zaman düz bir çizgi mi, yoksa kendi üzerine kıvrılan bir daire mi? Eğer çizgiyse, bugün yaşanan bekleyiş bir durak değil, sıçramadan önceki sessizliktir. Eğer daireyse, dönemeçteyiz demektir. Tozun toprağın altında sessizce büyüyen tohum gibi… Varoluş bazen aceleye değil, içten gelen bir olgunluğa ihtiyaç duyar.

“Kronometreyi kıran, tarihten muaf kalmaz;
Zamana kulak veren, kıtaları yürütür.”

Karar mekanizmalarının bazen yavaşlaması, zayıflık değil dikkat işaretidir. Gündemin hızla değiştiği bir çağda, her gecikme bir eksiklik değil, belki de bilinçli bir dirençtir. Hız çağında yavaş kalmak, zamanın ruhuna değil, vicdanın sesine kulak vermek olabilir. Çünkü erken basılan her düğme doğru kapıyı açmaz; bazı kapılar sadece doğru anda çalar.

Bir kararın değeri, yalnızca içeriğinde değil; hangi süreçle alındığında, hangi ortamda açıklandığında yatar. Hukukun dili bize der ki: “Usul, esastan önce gelir.” Çünkü süreç lekelenmişse, kararın altınla yazılması bile adaleti temize çıkarmaz.

Bugün kimi çevreler “artık zaman kalmadı” diyor. Ama hâlâ mayalanmamış bir hamuru fırına sürmek, ekmeği kabartmaz; çatlatır. Gecikme bazen ihmalkârlık değil, öngörüdür. Zamanın ağır aktığı yerlerde, sabır çoğu kez en büyük devrimdir.

Bugün yavaş ilerleyen süreçler, yarın daha güçlü kararların zemini olabilir:
– Yönetenler bunu sandıkta okuyacak,
– Hukukçular metinlerde tartacak,
– Sosyologlar sahada gözlemleyecek,
– Ve halk, gündelik hayatının en basit anlarında hissedecek.

Doğru ayarlanmış bir saat, yalnızca zamanı değil; düzeni, güveni ve vicdanı da gösterir. O gün geldiğinde, “geciktiniz” diyenlerle “hazırlandık” diyenler arasında farkı yalnız tarih değil, toplumun hafızası da yazacaktır.

Unutmayın:
Saat acele etmez. Biz telaşlandığımızda yalnız ibreyi değil, yönümüzü de şaşırırız.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —