9486,56%0,12
39,28% 0,29
44,95% 0,07
4234,14% -0,29
6833,74% 1,33
Sokaklarda çöp yığınları artıyor, belediye hizmetleri aksıyor, çalışanlar grevde.
Ama bu tablo birdenbire ortaya çıkmadı.
Asıl sorun, aylar öncesinden planlanmış bir siyasi hesapla başladı.
Açıkça konuşulmasa da, kamuoyunda yüksek sesle dillendirilen gerçek şu:
Bu krizin temelinde, görevden ayrılmadan hemen önce belediyeye yük bırakan bir anlayış var.
Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, gitmeden hemen önce binlerce çalışana yüksek maaşlar, primler ve yeni haklar vadetti.
Bunlar kamuoyuna “çalışan dostu” adımlar gibi sunuldu.
Oysa belediye bütçesi bu vaatleri karşılayabilecek durumda değildi.
Peki neden yapıldı bu?
Ya seçimi tekrar kazanmak için, ya da kaybederse dahi giderken arkasında güzel bir anı bırakmak için.
“Ben verdim, yenisi bozdu” diyebilmek için…
Bu, siyasetin bilindik manevralarından biridir.
Ama bedeli ağırdır.
Bugün çalışanlar sokakta.
Hak arıyorlar.
Ama yeni yönetim bu hakları ödeyemiyor. Çünkü kasada para yok.
Hem çalışan haklı, hem yeni yönetim.
Ama asıl hesabı yapan ortalıkta yok.
Ve ne acıdır ki, bu oyunun planlayıcısı şimdi uzaktan izliyor olabilir.
Sanki hiç ilgisi yokmuş gibi…
İşte bu, siyasetin kurnaz ama sorumsuz yüzüdür.
Belediye yönetmek, bugünü değil yarını da düşünmeyi gerektirir.
Gitmeden önce oy kazanmak için verilen sözler, halkın sırtına yük olmamalıdır.
Bugün İzmir’de rahatsız olan halktır.
Ay sonunu getiremeyen çalışanlardır.
Çözüm aramaya çalışan yeni yönetimdir.
Ama bu hikâyede kazanan belli:
Eski başkan.
Kaybedense:
İzmir’in kendisidir.
Bazen biri gider.
Ama bıraktığı hesap burada kalır.
Ve o hesabı hep millet öder.
Bu yaşananlar sadece İzmir için değil, tüm Türkiye için ders olmalı.
Siyaset, arkasında kriz değil; güven bırakmalı.
Tuzak değil; emek, saygı ve sağduyu bırakmalı.