Tarih: 07.11.2025 18:02

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Diyetisyenlik mesleğini seçmenizde ne etkili oldu?

Facebook Twitter Linked-in


24 yaşındayım. Her zaman sağlıklı yaşamı benimsemiş, beslenmenin hem beden hem de zihin üzerindeki etkilerine inanan biriyim. Ne yediğimin, nasıl beslendiğimin enerjimi ve ruh halimi ne kadar değiştirdiğini erken yaşlarda fark ettim.
Bu yaşam tarzının bana iyi geldiğini gördükçe, aynı farkındalığı insanlara kazandırma isteği duydum. Diyetisyenlik benim için yalnızca bir meslek değil; insanların bedenleriyle barışmalarına, kendilerini daha iyi hissetmelerine katkı sunabileceğim anlamlı bir alan.
Spor yapmak da bu bütünlüğün bir parçası; hem kendi yaşam rutinimde hem de danışanlarıma verdiğim önerilerde hareketin önemini vurgulamaya özen gösteriyorum.
Danışanlarımın hedeflerine ulaştıkça yüzlerinde oluşan o mutluluğu görmek, mesleğime olan bağlılığımı her gün yeniden güçlendiriyor.


-Diyetisyenlik mesleğini icra ederken en çok ne sizi motive ediyor?
-Danışanlarımın sadece kilo vermelerini değil, aynı zamanda bu süreçte hem bedensel hem de mental olarak güçlendiklerini görmek beni en çok motive eden şey. Onların yaşamlarına dokunmak, küçük adımlarla büyük değişimler yaratabildiklerini görmek tarif edilmez bir mutluluk.
Her danışanla birlikte aslında bir yol arkadaşlığı yapıyoruz. Sürecin her adımında onların mutluluklarını, motivasyonlarını ve kendilerine olan inançlarının artışını paylaşmak, mesleğime olan tutkumun en güçlü kaynağı.


-Bir diyetisyenin günlük çalışma rutini nasıl geçiyor?
-Bir diyetisyenin günü genellikle oldukça dinamik geçiyor diyebilirim. Sabah saatlerinde danışan görüşmeleri, vücut analizleri ve beslenme öykülerinin değerlendirilmesiyle başlıyor. Ardından her bireye özel, yaşam tarzına ve sağlık hedeflerine uygun beslenme programları hazırlanıyor.
Günün ilerleyen saatlerinde ise takip görüşmeleri, motivasyon görüşmeleri ve gerektiğinde plan güncellemeleri yapılıyor. Ben de bu süreçte hem danışanlarımın gelişimini yakından izlemeye hem de alanımdaki yenilikleri ve güncel bilimsel çalışmaları takip etmeye özen gösteriyorum.
Günün bir kısmını mutlaka hareket etmeye ve dengeli bir yaşam rutini sürdürmeye ayırıyorum; çünkü danışanlarıma önerdiğim yaşam tarzını kendim de içselleştirmeyi çok önemsiyorum. Bu sayede hem fiziksel hem mental olarak daha dengede kalabiliyorum.


-Türkiye'de beslenme bilincinin son yıllarda nasıl bir değişim gösterdiğini gözlemliyorsunuz?
-Son yıllarda insanların beslenme konusundaki farkındalıklarının belirgin şekilde arttığını gözlemliyorum. Artık sağlıklı yaşamak, sadece kilo vermek için değil, uzun vadede kaliteli ve dengeli bir yaşam sürdürmek için de önemseniyor. Özellikle genç nesilde "sağlıklı yaş almak" bilincinin güçlendiğini görmek çok sevindirici.
Sosyal medya da bu farkındalığın artmasında önemli bir rol oynuyor. Elbette bilgi kirliliği hâlâ mevcut, ancak insanlar artık gördükleri her bilgiyi sorguluyor, kendilerine ve yaşam tarzlarına en uygun olanı seçip uygulamaya özen gösteriyor. Bu da toplumun beslenme konusundaki bilinç düzeyinin gerçekten olumlu yönde ilerlediğini gösteriyor.


-Toplumda diyetisyenlik hakkında yaygın ama yanlış bilinen bazı inanışlar nelerdir?
-Açıkçası ben de beslenme ve diyetetik okumadan önce diyetisyenliği yalnızca kilo verdiren bir meslek olarak düşünüyordum. Ancak eğitim sürecimde beslenme biliminin bunun çok ötesinde bir alan olduğunu fark ettim.
Diyetisyenlik; metabolik hastalıklarda, çocuk ve yetişkin hastalıklarında, sporcu beslenmesinde, bariyatrik cerrahi süreçlerinde ve daha pek çok farklı durumda kişiye özel beslenme planlamasını kapsayan çok geniş bir disiplin.
Yani aslında diyetisyenlik, yaşamın en temel davranışı olan "beslenme"yi her yönüyle ele alan bir bilim dalı. En yaygın yanılgı ise hâlâ sadece kilo verdirmekten ibaret sanılması. Oysa biz insanların yaşam kalitesini artırmayı, bedenlerini doğru besinlerle desteklemelerini ve sürdürülebilir bir sağlıklı yaşam alışkanlığı kazanmalarını hedefliyoruz.


-Dengeli beslenme denildiğinde en temel prensipler nelerdir?
-Denge kelimesi benim için çok değerli, çünkü hayatın her alanında olduğu gibi beslenmede de denge çok önemli bir yere sahip. Her bireyin kendi yaşam tarzına, ihtiyaçlarına ve hedeflerine göre kurduğu denge farklıdır.
Diyetle alınan makro (karbonhidrat, protein, yağ) ve mikro (vitamin, mineral) besin öğelerinin dengeli olması, yeterli su tüketimi ve beslenmede çeşitlilik bu noktada en temel prensiplerdir.
Elbette bir diyetisyen olarak benim de bazen sağlıklı beslenemediğim günler oluyor; ama önemli olan mükemmel olmak değil, o dengeyi yeniden kurabilmek. Beslenmede sürdürülebilirliği sağlayan şey de tam olarak bu bakış açısı.


-Son yıllarda popüler olan "ketojenik", "aralıklı oruç", "glütensiz" gibi diyetler hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Aralıklı oruç, aslında benim de zaman zaman farkında olmadan uyguladığım bir beslenme yaklaşımı. Günün belirli bir zaman diliminde (örneğin 8, 6 ya da 4 saatlik aralıklarda) yemek yiyip diğer zamanlarda besin alımını durdurmak, bana daha dinç hissettiren ve sağlıklı beslenmemi kolaylaştıran bir düzen sağlıyor.
Ancak her bireyin metabolizması ve yaşam şekli farklı olduğu için, bu tür beslenme modellerinin herkese uygun olmadığını da belirtmek gerekir.
Glutensiz diyet konusunda ise, gluten intoleransı veya çölyak hastalığı olan bireyler için elbette doğru bir tercih olabilir. Fakat herhangi bir sağlık problemi yokken bu tarz kısıtlayıcı beslenme modellerine yönelmek, uzun vadede dengesizliklere yol açabilir. Bu nedenle böyle bir diyete başlamadan önce mutlaka bir uzmanla görüşülmesini öneriyorum.
Kısacası, popüler diyetlerin her biri belirli bir amaca hizmet eder; ancak önemli olan, kişinin kendi bedenini tanıması ve en uygun beslenme şeklini bir profesyonel rehberliğinde belirlemesidir.


-İnsanlar diyet yaparken en sık hangi hataları yapıyor?
-Bence en büyük yanılgı, çok hızlı kilo değişimi beklemek. Kilo artışı bir anda gerçekleşmediği gibi, sağlıklı kilo kaybı da kısa sürede beklenmemelidir. Bu süreçte sabır, istikrar ve sürdürülebilirlik çok önemli.
Hızlı sonuç alma isteği genellikle motivasyonu kısa sürede düşürüyor ve kişiyi eski alışkanlıklarına geri döndürebiliyor.
Diyet yapmak geçici bir dönem değil, sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşamın bir parçası haline getirme sürecidir. Bu bakış açısıyla ilerleyen bireyler hem daha kalıcı sonuçlar elde ediyor hem de kendilerini çok daha iyi hissediyorlar.


-Sağlıklı bir beslenme planı kişiye özel olarak nasıl hazırlanır?
-Bu aşamada diyetin kişiye özgü olması benim için çok önemli. Her bireyin damak tadı, yaşam şekli, günlük temposu ve alışkanlıkları birbirinden farklı. Örneğin, danışanım kahvaltıda klasik seçenekleri —peynir, yumurta, zeytin gibi— tercih etmiyorsa, ona bu besinleri dayatmak yerine aynı besin değerlerini karşılayabilecek alternatifler oluşturmayı tercih ederim.
Çünkü kişinin yaşam tarzına uygun olmayan bir plan, diyete olan bağlılığı da azaltır. Benim için önemli olan, danışanın bu süreci keyifle ve sürdürülebilir bir şekilde ilerletebilmesi.
Elbette kişisel tercihler kadar, bireyin sağlık durumu, fiziksel aktivite düzeyi ve varsa hastalık öyküsü de beslenme planının temelini oluşturuyor. Yani bir diyet listesi değil, kişinin yaşamına entegre edilebilecek bir beslenme düzeni oluşturmak esas hedefim.


-Zayıflama sürecinde psikolojik faktörlerin rolü sizce ne kadar önemli?
-Beslenme biliminin psikolojiyle çok iç içe olduğunu düşünüyorum. "Her şey kafada bitiyor" sözü bu süreç için gerçekten çok doğru. Danışanlarımın duygusal durumu, stres düzeyi ve motivasyon hali; diyete bağlılıklarında belirleyici bir rol oynuyor.
Bu nedenle ben, danışanlarımın sadece fiziksel değil, mental süreçlerinde de yanlarında olmaya özen gösteriyorum.
Bir diyetisyen olarak görevimin, onlara doğru beslenme alışkanlıklarını kazandırmanın yanında bu yolculukta bir motivasyon kaynağı ve destek unsuru olmak olduğunu düşünüyorum.

 

-Diyet sürecinde motivasyonu korumak isteyen kişilere ne önerirsiniz?
-Kendilerine küçük ama ulaşılabilir hedefler koyarak başlamalarını öneririm. Çünkü bir hedefe ulaştığını görmek, insana güçlü bir motivasyon kazandırıyor. Süreçte ilerlemeyi fark etmek, kişinin kendine olan inancını da artırıyor.
Ancak bence en büyük motivasyon; kendi bedenine iyi geldiğini, kendin için bir şeyler yapabildiğini ve bu gücün tamamen sende olduğunu fark etmek. Bu bilinci kazandığında, sürdürülebilir sağlıklı yaşam zaten doğal bir şekilde devam ediyor.


-Kendi beslenme rutininizden biraz bahseder misiniz?
-Benim beslenmemde en önem verdiğim nokta iyi hissetmek. Sağlıklı beslenmek ve vücudum için bir şeyler yapmak bana gerçekten iyi geliyor. Bu süreçte bedenimi dinlemeye özen gösteriyorum.
Canım tatlı istediğinde, bunu kontrollü bir şekilde tüketiyorum çünkü önemli olan sonrasında gösterdiğimiz davranış. "Zaten diyeti bozdum" düşüncesi, aslında en tehlikeli düşünce biçimlerinden biri.
Hep söylediğim gibi, beslenme dengeli bir şekilde sürdürülmeli. Günlük beslenmemde lif açısından zengin gıdaları, sağlıklı yağları ve yeterli proteini almaya özen gösteriyorum. Ayrıca su tüketimi benim için vazgeçilmez bir alışkanlık.


-Sağlıklı yaşamı sürdürülebilir kılmak isteyen okuyucularımıza neler önerirsiniz?
-Sağlıklı yaşam bir hedef değil, bir yaşam biçimi olmalı. Kısa süreli diyetler ya da ani değişiklikler yerine, kişinin kendine uygun bir denge kurması çok daha sürdürülebilir sonuçlar getiriyor.
Her bireyin yaşam temposu, zevki ve beslenme alışkanlığı farklı. Bu yüzden önemli olan, kendinize iyi geleni bulmak ve bunu uzun vadede sürdürebilmek.
Küçük adımlarla başlayın, bedeninizi dinleyin ve mükemmel olmaya çalışmak yerine istikrarlı olun. Çünkü sağlıklı yaşam, sadece "doğru yemek" değil; aynı zamanda bedenine, zihnine ve ruhuna iyi bakabilmek demek.


-Beslenme alışkanlıklarını kalıcı şekilde değiştirmek isteyen biri nereden başlamalı?
-Öncelikle değişimin zamana yayılan bir süreç olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bir anda her şeyi mükemmel yapmaya çalışmak, çoğu zaman motivasyonu düşürür.
Bu yüzden ben her zaman "küçük ama istikrarlı adımlar" diyorum. Önce su tüketimini artırmak, sebze tüketimini biraz daha öne çıkarmak, hazır gıdaları azaltmak gibi basit adımlarla başlamak en doğrusu.
En önemlisi ise, kendinizi tanımak ve bedeninizin ihtiyaçlarını fark etmek. Çünkü sağlıklı beslenme; yasaklarla değil, bilinçle başlar.


-Sizce "sağlıklı olmak" sadece doğru beslenmeyle mi mümkündür?
-Kesinlikle hayır. Sağlıklı olmak yalnızca doğru beslenmekten ibaret değil; bu, beden, zihin ve ruh bütünlüğünü kapsayan bir yaşam biçimi.
Beslenme elbette bu bütünün çok önemli bir parçası, ancak kaliteli uyku, stres yönetimi, hareketli bir yaşam ve mental iyi oluş da en az beslenme kadar etkili.
Kendimize iyi gelen besinleri seçmek kadar, kendimize iyi gelen düşünceleri beslemek de önemli. Çünkü gerçek sağlık, sadece ne yediğimizle değil, nasıl hissettiğimizle de ilgilidir.


-Sosyal medyada hızla yayılan "mucize diyet" veya "detoks" tarifleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Açıkçası bu tarz içerikler insanlarda hızlı sonuç beklentisi yaratıyor ve çoğu zaman sürdürülebilir değil. Her bireyin metabolizması, yaşam tarzı, sağlık durumu ve ihtiyaçları birbirinden farklı. Dolayısıyla herkese aynı sonucu vadeden mucize bir diyet ya da detoks programı ne yazık ki yok.
Beslenme biliminde önemli olan, kişinin yaşamına uygun, dengeli ve sürdürülebilir bir plan oluşturmak.
Benim önerim; sosyal medyada gördüğünüz bilgileri mutlaka bir uzmandan teyit etmeniz. Çünkü doğru bilgiyle ilerlemek, hem sağlığınızı korur hem de hedeflerinize çok daha güvenli şekilde ulaşmanızı sağlar.

 

-Diyetisyen olarak dijital platformlarda bilgi kirliliğiyle nasıl mücadele ediyorsunuz?
-Dijital platformlarda bilgiye ulaşmak artık çok kolay, ama ne yazık ki bu kadar bilginin içinde doğru olana ulaşmak bir o kadar zor. Ben de bu noktada elimden geldiğince bilimsel temelli ve sade içerikler üretmeye, insanlara güvenilir bir kaynak sunmaya çalışıyorum.
Paylaşım yaparken yalnızca popüler olan değil, gerçekten fark yaratabilecek konulara yer vermeye özen gösteriyorum. Çünkü bilgi kirliliğinin önüne geçmenin yolu, doğru bilgiyi erişilebilir kılmaktan geçiyor.
Ayrıca danışanlarıma da her zaman "her okuduğunu uygulama, her gördüğüne inanma" bilincini kazandırmak istiyorum. Sosyal medya güçlü bir araç ama doğru kullanılmadığında yanlış yönlendirmelere neden olabiliyor.
Benim amacım bu gücü bilinçli bir şekilde kullanmak ve sağlıklı yaşamı herkes için ulaşılabilir hale getirmek.


-Takviye gıdalar ve vitaminlerin kullanımında nelere dikkat edilmesi gerekir?
-Son yıllarda takviye gıda ve vitamin kullanımı oldukça yaygınlaştı, ancak bu ürünlerin bilinçsiz kullanımı sanıldığından daha riskli olabilir.
Öncelikle, her bireyin ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineral düzeyi farklıdır. Dolayısıyla "herkese iyi gelir" yaklaşımı doğru değildir. Eksiklik olup olmadığını anlamanın en doğru yolu, kan tahlilleriyle değerlendirip buna uygun bir planlama yapmaktır.
Takviyeler hiçbir zaman dengeli bir beslenmenin yerini tutmaz; yalnızca eksikliği desteklemek amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kullanılan ürünlerin güvenilir kaynaklardan ve onaylı markalardan temin edilmesi de büyük önem taşır.
Benim önerim, bu süreçte mutlaka bir diyetisyen veya hekim rehberliğinde ilerlenmesi yönünde. Çünkü vücudun dengesini korumanın yolu, bilinçli ve kişiye özel yaklaşımlardan geçiyor.

 

-Vegan veya vejetaryen beslenme hakkında toplumun doğru bilmediği noktalar nelerdir?
-Vegan ve vejetaryen beslenme, doğru planlandığında oldukça sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam biçimi olabilir. Ancak toplumda bu beslenme modelleriyle ilgili bazı yanlış inanışlar var.
Örneğin, "vegan beslenme yetersiz beslenmedir" düşüncesi oldukça yaygın ama doğru değil. Burada önemli olan, hayvansal kaynaklı besinleri çıkardığımızda, onların yerine yeterli bitkisel protein, demir, B12 vitamini, kalsiyum gibi besin ögelerini koyabilmek.
Bu tarz beslenme planlarında özellikle B12 ve omega-3 takviyesi çoğu zaman gereklidir; çünkü bu vitamin ve yağ asitlerinin bitkisel kaynaklardan yeterli alınması zordur.
Kısacası, vegan veya vejetaryen beslenme tek başına sağlıksız değildir; asıl fark, ne kadar bilinçli uygulandığıdır. Uzman desteğiyle planlandığında son derece dengeli, besleyici ve sürdürülebilir bir model olabilir.


-Ofis çalışanları veya yoğun tempolu kişiler için pratik ama sağlıklı beslenme önerileriniz var mı?
-Yoğun tempo içinde sağlıklı beslenmek zor gibi görünse de aslında planlı olunduğunda oldukça kolay hale geliyor.
Öncelikle öğün atlamamaya özen göstermek çok önemli. Çünkü uzun süre aç kalmak, kan şekeri dengesini bozarak gün sonunda fazla yeme eğilimini artırabiliyor.
Ofis çalışanları için en pratik adımlardan biri, ara öğünleri yanlarında bulundurmak olabilir. Badem, ceviz, yoğurt, meyve veya tam tahıllı sandviçler hem taşınabilir hem de dengeli alternatiflerdir.
Ayrıca gün boyu yeterli su içmek ve kahve–çay tüketimini sınırlamak da enerji seviyesini korumaya yardımcı olur.
Benim önerim, "hazırlık" alışkanlığını kazanmak: Bir gece önceden ertesi günkü öğünleri planlamak, sağlıklı beslenmenin sürdürülebilirliğini ciddi anlamda artırır. Küçük hazırlıklar, büyük farklar yaratıyor diyebilirim.


-Spor yapan bireylerin beslenme düzeninde nelere dikkat etmesi gerekir?
-Spor yapan bireyler için beslenme, antrenman kadar önemlidir. Çünkü vücut, performans gösterebilmek ve toparlanabilmek için doğru yakıta ihtiyaç duyar.
Öncelikle, enerji alımı kişinin yaptığı spor türüne, süresine ve hedeflerine göre planlanmalıdır. Kas kütlesini artırmak isteyen biriyle, yağ kaybı hedefleyen birinin beslenme içeriği elbette farklı olacaktır.
Protein alımı kas onarımı ve gelişimi için temel faktörlerden biridir, ancak tek başına yeterli değildir. Karbonhidratlar da antrenman performansını sürdürebilmek adına önemli bir enerji kaynağıdır.
Ayrıca egzersiz sonrası toparlanma döneminde sıvı, elektrolit ve glikojen depolarının yenilenmesi büyük önem taşır.
Kısacası, sporcu beslenmesinde amaç sadece "fit görünmek" değil; vücudu hem performans hem de sağlık açısından en iyi noktada tutabilmektir. Bu nedenle kişiye özel, dengeli ve yeterli bir planlama şarttır.


-Hamilelikte ve emzirme döneminde beslenme konusunda en sık yapılan hatalar nelerdir?
-Hamilelik ve emzirme dönemi, hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından oldukça hassas bir süreçtir. Bu dönemde yapılan en yaygın hatalardan biri, "iki kişilik beslenmek" düşüncesidir. Oysa önemli olan miktarı artırmak değil, besin kalitesini yükseltmektir.
Gereğinden fazla enerji alımı, gebelikte fazla kilo artışına ve doğum sonrası dönemde zorluklara yol açabilir.
Bir diğer hata ise, "bazı besinleri tamamen kesmek" ya da "tek tip beslenme" uygulamaktır. Anne adaylarının günlük beslenmesinde yeterli protein, kalsiyum, demir, folik asit ve omega-3 yağ asitlerine yer vermesi çok önemlidir.
Emzirme döneminde de sıvı alımı ve enerji dengesi mutlaka korunmalıdır. Bu süreçte amaç, hem annenin sağlığını hem de süt kalitesini desteklemektir.
Dolayısıyla bu dönemlerde en doğru yaklaşım, kişiye özel ve dengeli bir beslenme planıyla ilerlemek olacaktır.


-Çocuklar ve ergenler için sağlıklı beslenme nasıl olmalı?
-Çocukluk ve ergenlik dönemi, büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu dönemdir; bu nedenle yeterli ve dengeli beslenme bu yaş grubu için kritik önem taşır.
Bu dönemde en sık yapılan hatalardan biri, çocukları fazla kısıtlamak ya da tam tersi, "nasıl olsa büyüyor" diyerek dengesiz beslenmeye izin vermektir. Oysa her iki uç da sağlıklı değildir.
Çocukların günlük beslenmesinde tüm besin gruplarına yer vermek gerekir: Süt ve süt ürünleri, et-yumurta-kuru baklagil grubu, tam tahıllar, sebze ve meyveler.
Ergenlik döneminde özellikle demir, kalsiyum, D vitamini ve protein ihtiyacı artar. Fast food tarzı beslenme yerine ev yapımı, doğal ve dengeli öğünleri teşvik etmek gerekir.
Ayrıca çocuklara küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme bilincini kazandırmak, onların ileriki yaşam alışkanlıklarını doğrudan etkiler. Yani burada asıl amaç sadece fiziksel büyümeyi değil, yaşam boyu sürecek doğru alışkanlıkları desteklemektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —