Dünyanın borcu 307 trilyon dolar.
Eğer gezegen bir kişi olsaydı, kredi notu çoktan düşmüştü.
Yeni dönemin kazananları, belirsizliği yönetmeye çalışanlar değil; belirsizliğin yönünü tayin edebilen ülkeler, kurumlar ve liderler olacak.
Küresel ekonomi bugün yalnızca bir sisin içinde ilerlemiyor; yıllardır ertelenen hesapların yavaş yavaş yüzeye çıktığı bir döneme giriyor. Bu tablo, kırılganlıkların artık görmezden gelinemeyeceğini açıkça hatırlatıyor. Yıllarca ötelenen riskler yeniden masaya dönerken sermaye panik aramıyor; gürültüden uzaklaşıp netliği, kaygıdan uzaklaşıp yapısal aklı arıyor.
Bu değişim bir ruh hâli değil; veriye dayalı somut bir davranış. Uzun vadeli tahvillere talebin çift haneli artması, fonların nakit pozisyonlarının yirmi yılın zirvesine çıkması ve stratejik sektörlere kayan sermaye, yön duygusunun geri döndüğünü gösteriyor. Buna karşılık, yüksek getirili fakat öngörülemez varlıklardan çıkan sermaye finans dünyasının en eski kuralını yeniden hatırlatıyor: Sermaye belirsizliğe tahammül etmez; bedelini hemen keser.
Bugün fiyat ekranında gördüklerimiz artık yalnızca grafik değil; küresel düzenin nabzıdır. Enerji fiyatlarındaki oynaklık, doğalgazdaki sert sıçramalar ve sadece bir yılda ortalama yüzde kırk iki artan konteyner navlunları, ekonominin ritmindeki değişimi çıplak biçimde gösteriyor. Bunlar teknik veri değil; ticaret yollarındaki güç kaymasının ve tedarik zincirlerindeki sessiz kırılganlığın doğrudan işaretleridir.
Sermaye, geleceği öngörenden ziyade, geleceği inşa edene yönelir.
Para politikalarında yaşanan ayrışma ise tabloyu daha da keskinleştiriyor. Bir grup merkez bankası enflasyonu disiplinle bastırırken, aynı bankaların altın alımlarının elli beş yılın zirvesine çıkması küresel güven arayışının ne kadar derinleştiğini açıkça gösteriyor. Sermaye söylemi değil tutarlılığı, niyeti değil şeffaflığı, hızla değişen ortamda dijital altyapıyı güvenin merkezine alan kurumları ödüllendiriyor.
Bu ortamda iş dünyası için yeni gerçekler çok daha görünür hâle geldi. Plan yapmadan adım atmanın bedeli yükseldi; çünkü belirsizlik dönemlerinde plan bir tercihten değil, bir sigortadan ibarettir. Enerji ve lojistik maliyetlerini hesaba katmak rekabet gücünün çekirdeği hâline geldi. Kâr odaklı dönem bitmedi fakat yerini açık biçimde dayanıklılık dönemine bıraktı. Belirsizlikten kaçan değil, oyunu okuyan ve hamle sırasını bilen ayakta kalıyor. Ve yüksek faiz, yüksek risk döneminde nakit akışı en büyük silahtır.
Bu ilkeler birer öğüt değil; yeni finans mimarisinin değişmez kurallarıdır. Bu nedenle artık genişlemek yerine güçlenmek, büyümek yerine dayanıklılığı artırmak, hikâye kurmak yerine omurga kurmak gerekiyor.
Küresel sermayenin davranışı bu kadar hızla değişirken fon yöneticileri ve mali otoriteler için tek bir cümle her şeyin özeti hâline geliyor: Yeni sistemde sermaye dağılımı değişecek; bu yüzden oyuncu değil, kural koyucu ol.
Bugün yaşananlar bir çöküşün habercisi değil; yeni bir küresel düzen tasarımının başlangıcıdır. Sermaye hesaplanabilir risk, kurumsal tutarlılık, enerji ve teknoloji bağımsızlığı ve yüksek finansal şeffaflık olmadan hiçbir yerde kalmıyor.
Bütün gürültünün içindeki en sade gerçek şudur: Sermaye yalnızca gücü değil, aklı seçer.
Akıl neredeyse sermaye oraya akıyor; disiplin neredeyse istikrar orada oluşuyor; dayanıklılık neredeyse yarının kazananları orada birikiyor.
Ve kazananlar, belirsizliğe uyum sağlayabilenler değil; belirsizliğe yön verebilen ülkeler, sistemler ve liderler olacak.