Düzen, ancak güçlü bir devletin omuzlarında durur.
Devlet zayıfladığında hiçbir küresel yapı güvenlik üretemez.
Küreselleşme ilk başta kolaylık ve hareketlilik sundu.
Ancak sınırı aştığında ülkeleri dışa bağımlı hale getirdi, demografik yapıyı bozdu ve toplumları kendi coğrafi bütünlüğünü bile riske atacak bir kırılganlığa sürükledi.
Bugün açıkça görülüyor:
Bir devlet, kendi kurumsal gücü kadar ayakta durur.
Suriye, Irak ve Libya'da yaşananların nedeni de bundan ibarettir:
Devlet kurumları dağıldığında boşluğu farklı güçler doldurur ve ülke hızla parçalanır.
Sorun sadece hükümetlerin aşırı güçlenmesi değil; devlet yapısının zayıflaması ve düzenin tamamen dağılmasıdır.
Önce ülkeyi kontrolsüz göçle doldurup ardından "doğum oranı düştü, daha çok çocuk yapın" demek;
şişman birine tabak tabak makarna ve tatlı verip sonra da "kilo almışsın, dikkat et" demeye benzer.
Sorunu hükümetler yaratır, bedelini ise millet ve devlet birlikte öder.
Her değer kendi toprağında kök salar.
Aşırı küreselleşme bu doğal dengeyi bozar.
Ulus devlet, toplumun kimliğini, ahlaki düzenini ve ortak hayat kurallarını koruyan en sağlam yapıdır.
Bugün dünya basit bir gerçek etrafında yeniden şekilleniyor:
Devlet güçlü ise toplum güvendedir.
Devlet zayıflarsa toplum sahipsiz kalır.
Sınırı, toprağı, düzeni ve kimliği koruyabilen tek yapı hâlâ ulus devlettir.
Enerji krizleri, tedarik zinciri kopmaları, siber saldırılar ve bölgesel çatışmalar; devletlerin sadece askeri değil, ekonomik ve idari açıdan da dayanıklı olması gerektiğini gösteriyor.
Bir devletin gücü artık doğal kaynaklarından çok, krizleri öngörme ve yönetme becerisinden doğuyor.
Belirsizliklerin arttığı bu çağda ihtiyaç duyulan şey sade ve nettir:
Güçlü hukuk, sağlam yönetim, öngörü, teknolojik üstünlük ve ayakta duran bir devlet yapısı.
Yapay zekâ, veri hâkimiyeti ve dijital kapasite artık devletlerin gerçek güç alanıdır.
Ulus devlet; kimliğin, hukukun ve meşruiyetin ortak zemini olmaya devam ediyor.
Yetkinin belli, sorumluluğun açık, kararın hesap verebilir olduğu bir çerçeve sunuyor.
Bu nedenle modern toplumlarda hem düzen hem özgürlük hem de güvenlik ulus devletle mümkündür.
Bu yaklaşım dünyaya kapanmak anlamına gelmez.
Uluslararası işbirliği ancak kendi bütünlüğünü koruyan devletler tarafından yönlendirildiğinde kalıcı olur.
İç düzeni dağılmış bir devletin küresel alanda etkili olması artık mümkün değildir.
Dünya değişiyor.
Bu değişimin yükünü yine güçlü ulus devletler taşıyacak.
Egemenliğin ve istikrarın adresi, sarsılan küresel düzende yeniden ulus devlettir.
Çetin Ay
BWA Başkanı